OBJECTIVE: Systolic aortic regurgitation (SAR) is considered to be a specific sign of heart failure (HF). However, the prevalence and importance of SAR in patients with HF and preserved ejection fraction (HFpEF) are unknown. Therefore, we sought to examine the prevalence of SAR in HFpEF outpatients and its association with all-cause mortality and/or cardiovascular hospitalizations during a 1-year follow-up.
METHODS: We enrolled 301 consecutive outpatients with HFpEF (mean age of 67.3±9.6 years, 53.5% women) and prospectively followed up for one year. Demographic, clinical, echocardiographic, and laboratory data were obtained at study entry. The composite endpoint of this study was all-cause mortality or HF-related hospitalizations in one year.
RESULTS: SAR was noted in 30 (9.9%) of the patients, and 38 patients (12.6%) reached the primary endpoint. The primary composite endpoint in one year was higher for the patients with SAR (26.3%) compared to the patients without SAR (7.6%, p<0.001). After adjusting for important covariates, SAR remained independently associated with primary outcome (OR 2.315; 95% CI 1.188–5.477; p=0.008).
CONCLUSION: To our knowledge, this is the first study to demonstrate that the presence of SAR is associated with adverse events in patients with HFpEF.
Giriş: Sistolik aort yetersizliğinin (SAY), kalp yetersizliğinin spesifik bir işareti olduğu düşünülmektedir. Ancak, korunmuş ejeksiyon fraksiyonlu kalp yetersizliği (KEFK) hastalarında SAY’nin sıklığı ve önemini araştıran bir çalışma bulunmamaktadır. Bu sebeple çalışmamızda, KEFK hastalarında SAY’nin sıklığı ve 1 yıl içerisindeki kardiyovasküler olaylara bağlı hastaneye yatışlar ve tüm sebeplere bağlı ölümler ile ilişkisini araştırmayı amaçladık.
Yöntem: Bu prospektif çalışmada, ayaktan tedavi edilen 301 hasta (ortalama yaş 67.3±9.6, %53.5’i kadın) 1 yıl boyunca takip edilmiştir. SAY, sistol sırasında aortadan sol ventrikül çıkım yoluna olan kan akımı olarak tanımlanmış olup, ekokardiyogarfi ve labaratuar bilgileri ilk başvuru anından kayıt altına alınmıştır. Primer sonlanım noktası olarak, 1 yıl içerisindeki tüm sebeplere bağlı ölüm veya kalp yetersizliğine bağlı hastaneye yatışlar alınmıştır.
Bulgular: SAY, 30 hastada (%9.9) tesbit edilmiş, 38 hasta (%12.6) ise primer sonlanım noktasına ulaşmıştır. Bir yıl sonunda primer sonlanım noktasına ulaşan hastalarda SAR sıklığı (%26.3), ulaşmayanlara göre (%7.6, p<0.001) daha fazladır. Diğer önemli değişkenler açısından ayarlama yapıldıktan sonra da SAR varlığı primer sonlanım noktaları ile ilişkili olmaya devam etmiştir (OR 2.315; 95 % CI 1.188–5.477; p = 0.008).
Sonuçlar: Bu çalışma, SAY varlığının KEFK hastalarında tüm sebeplere bağlı mortalite ve kalp yetersizliğine bağlı hastaneye yatışlarda artış ile ilişkisini gösteren ilk çalışmadır. (NCI-2019-0178.R1)